Hayatınızı bir albüm ve hikaye ile anlatın desem?
Yeni yılın ilk Spotify çalma listesinin adı “Hope” oldu. Yani Umut. Umuda dair attığım ilk adımların, bu zamana kadar umut etmekten bıktığım ver her seferinde hüsrana dönen hayallerim için yazıyorum. Belki gelecekten sık sık gelirim buralara. Geçtiğimiz aylarda çok sevdiğim birini kaybettim. Çocukken hep güçsüz olduğumu, diğerlerine göre daha kırılgan bir çocuk olduğum düşüncesine inanarak büyüdüm. Gücümün farkına varmak için uzun bir zaman geçmesi gerekiyordu. Hiç, çok mutlu bir anın ve hazzın tam ortasında açılan koca bir boşluğa düştünüz mü? Alice gibi bir ormanın derinliklerinde bütün büyülü gerçekçiliğin tam ortasında size seslenen o sesi takip etmek için atılan büyük adım. İşte benim hayatımın karar mekanizması hep böyle işledi. Korkarak. Korkup adım atmaya karar verdiğimde parçalanıp dağılacağımı düşünerek boşa giden onca zaman.
Herkes gibi zorlu bir çocukluk,ekonomik sıkıntılar ve olasılığı terazide tartılamayan o hayaller ile büyüyen sıradan bir çocuktum işte. Çocukken boşlukta düşünceleri yakalamak gibi huyum vardı. Kırmızı evin penceresinde her gece oltamla bir şeyleri tutmaya çalışır sonrasında eylemin amacını unutarak gökyüzünü seyrederdim. Haziran ayının öğle saatleri, hatırladığım tek şey limon renkli şortum ve yere uzanmış bir şeyler okuyor, bilmece çözmeye çalışıyorum. Okul tatil ve öğretmen bir “Yaz ödevi” kitabı vermiş. İçinde derse dair herhangi bir şey yok! Harika! Kendimle, yaz sıcağıyla ve arkası yenmiş kurşun kalemimle hissettiğim o tadın kokusu. Çocukluğum… ve yine bir tatil mevsimi. Bu sefer biraz daha büyümüş ve akıllanmışım (!) Yaz yağmuru ve ardından çıkan gökkuşağı. Biraz izledikten sonra anneme göstermek için delice koşuyorum. Yalnızım. Çocukken hep yalnızdım. Arkadaşlarım olsa dahi, içimdeki havai fişekleri saçabileceğim bir yer olması lazım. Hatıratta kalan mekân değişiyor, alabildiğine bozkır ve hardal rengi zamanlar.
Sevgili dedemin evindeyim. Burası bir dam. Karşısında yeni ekilmiş ovalar. Ovanın ortasında çizilmiş bir yol. Yolun sonu kavaklara, kavakların dans edişine gidiyor. Yine yalnızım. Bu sefer biçimsel görüntüye gül reçeli kokusu eşlik ediyor. Ekmek arası gül reçeli en sevdiğim. Anneannemin menekşe çiçeğine “karanfil” adını vermişim. Söylesene karanfil, şu çatıya çıplak ayaklarımla basabilir miyim? Dedem, yaşlı olmasına rağmen nasıl da korkusuz çıkıyor o çatıya. Karanfil beni hep dinledi. Korkularımı. Korkak bir meraklı iken nasıl da istediğimi? İnatçı ve istekli bir çocuktum. Yalnızlığımı böyle aştım. Çocuk olmayı, çocukluğumu çok sevdim. Tüm travmalara, eksikliklere ve kalıcı izlere rağmen. Sonra bir zamanlar çocuk olmaktan çıkıp büyüdüm. Aynı muzip hisler devam ediyordu. Bir zaman sonra yetişkin işi bir şey yap raporlarım, defter kenarına işlediğim ihanet temalı derkenâr’larım olmaya başladı. Bedenen olmasa bile hafızamın çamurlu sularında zıplamak için devam etmek istemedim. Mekânın gölgesinde kalsam dahi, hisleri unutmamak gerekti. Bilimsel bir döngünün sıradan bir işleviydi işte yaşadıklarım. Tıpkı herkes gibi. Yetişkinliğim bir şekilde devam etti. Ancak bir ölüm ve onun devinim zamanlarına dair. Bu albümü dinleyene kadar. M83 ile tanışana dek.
Albümün adı “Hurry up! We’re dreaming” Acele Et. Hayal Ediyoruz. Rüya Görüyoruz. Sen nasıl anlarsan anla. M83 dinlemeye başladıktan sonra koşarak o mekânlara gittim işte. İçimde filizlenen o hissi birileri hareketlendirmiş ve beni ağlatarak kendime getirmişti. M83, 1999 yılında Antibes’te kurulan ve şu anda Los Angeles merkezli bir Fransız elektronik müzik grubudur.Başlangıçta multi-enstrümantalist Nicolas Fromageau ve Anthony Gonzalez ikilisi olan Fromageau, ikinci albümleri Dead Cities, Red Seas & Lost Ghosts için turneye çıktıktan kısa bir süre sonra yollarını ayırdılar. Gonzalez, söz yazarı ve baş vokalist olarak grubun tek üyesi olarak devam etti. Synthpop ve Shoegazing (1980’lerin sonunda Birleşik Krallık’ta ortaya çıkan bir alternatif rock alttürü) karışımı bir türü ortaya çıkaran M83 nostaljik duygusal bir etkinin de yaratıcıları. Gonzalez’in anılara, melankoliye ve geçmişe olan hayranlığı dönemin trendlerini belirlemeye yardımcı oldu. Tıpkı Çocukluğumuz gibi! Gonzalez’in 2011 Grammy adayı Hurry up! We’re dreaming albümünde olduğu gibi müziğini destansı boyutlara ulaştırmaya başarmıştır. Gonzalez ve zaman zaman grubun üyesi olan Yann, Fransa’nın Antibes kentinde büyüdüler. Çocukken yaşadığı sakatlıktan dolayı futbol tutkusuna veda eden Gonzalez’e ailesi bir gitar verdi ve bütün hikaye böyle başladı. Tıpkı bütün yarıda kalmış çocuklar gibi! Bizler gibi!. Yaraları sarmaya, ruhumuzda alçıya alınmış yerlere çiçek çizmek, notlar yazmak gibi. Kayıtlar yapmaya başlayan Gonzalez, Nicolas ile birlikte My Violent Wish grubunu kurdu. Daha sonraları kayıt almaya başlayan ikili gruba M83 galaksisinin adını vererek kendilerini gerçekleştirmek için bir adım daha attılar. -Siz de adım attınız mı? – İlk albümleri 2001 yılında sekiz kayıttan oluşan m83 idi. Sonrası mı? Sonrası harika albümler, enstrümantal hikayeler ve gözyaşları. Bazen geçmişe eşlik eden bilinç, bazen Jung’un bilinçdışı partisinde çalan şarkıların kadife dokunuşları. Benim için çok ama çok özel birkaç albümünü aşağı bırakıyor ve sizleri kendi hikâyenizle baş başa bırakıyorum.
Yeni albüm için ilk Single ‘da geldi. Hadi iyisiniz. 🙂
ACELE EDİN!
Keyifli Düşler. Sonya.
https://open.spotify.com/album/6EB14IXV5oyOiItGBv7mtG
https://open.spotify.com/playlist/37i9dQZF1DZ06evO3zDJMk
https://ilovem83.com/
https://open.spotify.com/artist/63MQldklfxkjYDoUE4Tppz