Hüseyin Kıran Yaşamak-Bir Çaba
“Yeryüzünde hiçbir şeyin yeri yok”. Yürümenin ve yaşamak için ayrılan zamanın da. Hüseyin Kıran’ın Yaşamak-Bir Çaba kitabı da bunlardan biri. Bu eseri, Kendisi küçük, etkisi büyük kitaplar arasına koyuyorum. İncecik bir metin.
Kendimize bir yer seçeceğimiz zaman yaptığımız ilk eylem yürümek, beslenmek ve korunmaktır. Yabani bir doğanın içinde yürümeye benzetmiş Kıran. Çünkü kimi zaman vahşi bir hayatın içinde yürümenin çabasına kapılmıyor muyuz? Kendine bir yer inşa etmenin birincil sebebi aramaktır. Bu ruhun ve bedenin en temel gereksinimidir.
Doğa’nın içinde kendi başına yürüyen bir adamın hikâyesini okumuyorsunuz. Bütün bir öz yaşamın dengesini ve sıralanışını görüyorsunuz. Hepimiz, kendi besinimizi ararken, yorulduk, yıprandık ve zehirlendik. Durup düşünmek gibi bir “ara verme” eylemini ancak yorulduktan sonra gerçekleştirebiliyoruz.
“Besinler benim önceden belirlenmemiş ve dolayısıyla kestirilemez yolumun üzerine öylece döşenivermemişlerdi. Dolayısıyla onları –besini- bulmak gerekiyordu.”
Hepimizin bu zorlu yaşamda durup, beslenmesi gerek. Beslenmeyi ararken de karşılaştığımız zorluklar ve dış kuvvetlerin etkisiyle yolu değiştirebilir ve durabiliriz. Bu insan olmamızın en doğal hakkıdır. Hayatın çabasız yönü ve arama süreci, tıpkı bir böğürtlen gibi hepimizi kendine çekiyor.
Mutluluğun Gizli Tanımı
“…Kendimi ait ve parçası hissedeceğim yeri bulamadım. Ama nedir burası? Neden arıyorum burayı? Bu müşkül anda, en çok da bu müşkül anda biliyorum. Bir beden nerede kendini bütünüyle iyi ve uyumlu hissederse orada yanıltılamaz hisseder. Her yaptığının evet ve doğru olduğunu bilir… Beden bunu bulamadığı için gezinip durur. Orayı bulunca tam ve bu ve burası diye kendini sabitleyecektir. Orada o sarsılmazlıktır. Öyleceliktir. Kendini dayandırmış değildir; tam bir uygunluktur. Bedenin üşümediği, acıkmadığı, suyun kendiliğinden gelip bedeni bulduğudur. Hissedilebilecek en küçük tatsızlığın tatla onarıldığı yerdir. Orada o bedende sonsuz, şimdidir; gömülüdür zaten ve bilinir olur. Öyleyse her şey şimdidir ve bu tam anlamıyla sonsuzdur“
Kendisi küçük, etkisi büyük kitap dedim ya… Yaşamak Bir Çaba…
Hayatın bir yolu yok. Hayatın birden fazla yönleri var. Bazen sadece iyileşmek için durmak gerekir. Doğanın ve benliğin kendisine, sakinliğine ihtiyacımız vardır. Kıran’ın dediği gibi “tetikleyici kuvvetin etkisi” ile daima yolda olacağız.
Bazen de yürümeye verilen bir ara- hayata ara vermek- sayesinde kendimize barınak inşa ederek kaçmaya çalışırız. İnsanlardan uzakta bir yer düşüncesi hep çekici olmuştur. Ama bu mümkün mü? Hayır. Ama bir kabuk yaparak, dengeli varoluş düzenine ayak uydurabiliriz.
Doğa’nın evi gibi kendimize bir barınak yapmalıyız.
Hayatımızın ve yaşadığımız yerin alanını, daraltmak ve sınırlamak doğal bir süreçtir.
“Amaç, yürümek değildi; kendimi her şeyimle içine gömülü, tam ve sarmalanmış ve ait hissedeceğim ve hiçbir eylemin boşuna olmayacağı ve tam da kendi anlamına kavuşacağı o sonsuz uyum alanına varmaktı amaç…”
Bu sürecin en sonunda güvenliğimiz üzerine düşünüyoruz.
Kırıldık, büküldük, hırpalandık ve acı çektik. Ara verdik. Ara vermeyi uzatmadan korunmayı seçiyoruz. Kendi kabuğumuza çekilmek -birileri gelirse tehdidi- önceden hissedebilmek için devam ederiz. Lakin unuttuğumuz şey bu dış kuvvetin gizli varoluşu. İlk hamlede yenilirsek, ya pes edersek?
Hayır! İlk hamle, yürümekti. Yürüme eylemiydi bütün amaç. Yürümek, planlı düşüncenin engellenişi ile yerinde kalamıyor.
“Amaçlarımın sonsuz büyüklüğüyle eylemlerimin acımasızlığı arasındaki uçurum beni yenilgiye uğrattı. Kendi üzerimde, barınak kadar düşünüp çalışmamıştım.”
Kendi içinde bir barınak kurmalısın. Eğer o barınağı kuramazsan, maddi dünyada başarısız olacaksın.
Yani Ruhunu onar.
Keyifli Okumalar.
Sonya.